12 Temmuz 2014 Cumartesi

turn off the lights

omuzlarıma üfleyen soğuk bana yine seni hatırlattı. her soğuk üşütecek değil ya, bazıları yakar. fazlaca iç yakar. olmadığın her an içimde bir şeylerin sökülüp atıldığını hissediyorum. insanları anlamıyorum yokluğunda. duymuyorum onları. birbirine çarpan iki dudağı izleyip duruyorum öylece. duyu organlarımı yitiriyorum zamanla. hala aynı yerdeyim ben. bıraktığın yerde. kan kırmızısı dört duvar arasında. iki adım atsam yatağımızın üzerindeki o krem rengi çarşafa dokunacağım. üzerinde bedenlerimizin birbirine dolanırken, senin parmak uçlarınla saçlarımı kulağımın arkasına itip, boynuma en tutkulu öpücükleri kondurduğun çarşafımız. çarşafın üzerindeki o leke. dur biraz, nasıl olmuştu bu? hangi sevişmemizde olmuştu? elinden kapıp içtiğim, ardından onunla seni öptüğüm votkaya karışmış vişnenin lekesi miydi peki? en son ne zaman sevişmiştik sahi? 1 hafta mı? 2 hafta mı? tek net hatırladığım şey, terden çarşafa dolanmış bedenimi kucağına alıp, iç çamaşırlarımıza basa basa o uzun koridordan banyoya doğru ağır adımlarla ilerlediğin. karşılıklı küvette oturuyorduk. gözlerimin içine, bir noktaya odaklanmış öylece bakıyordun. sıcak su tenimizi yumuşatmıştı. sevişmek istiyordum yine. en ufak hareketimizde, göğsünden çenene doğru çıkıp vücudundan süzülen su damlacıkları daha da cezbediyordu beni. karşımdaki kusursuz duruşun bile beynimdeki her hücreye tek tek işlemiş adeta. elimde, aklımda, benliğimde senden geriye tek kalan şeyler bunlardan ibaret işte. aslında bende benden geriye bir şey kalmadı sen gidince.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder