11 Şubat 2015 Çarşamba

Escher

Yazık ki senelerdir "dost" kavramı konusundaki hassasiyetimi değiştiremedim. Öncelikle şuna bir açıklık getirelim lütfen yerinizi bende özel sanarak aldanmayın bir şeylere. Arkadaş değil, dosttur bende yeri olan. Bende dost olan canım kadar yakınlaşabilmiş insandır bana. Yazımı sakın ola ki her konuştuğum üstüne alınmasın, alınması gerektiğini bilen nadir insanlar anlar zaten. Gelelim konumuza. Ben bir daha kendime dost diyeceğim birini bulmam sanıyordum. Kaburgalarımın içinde saklayacak kadar benimseyeceğim birini bulamam sanıyordum. Tam umudumun olmadığı anda karşıma çıkıp elimden tutuşuna ne demeli? Mesele şu ki; dost dediğim insana toz konduramayışlarım, hakkında birisi ağzını açsa lafı tıkayışlarım, herkese/her şeye rağmen koruyup kollayışlarım, kıskanışlarım, benimseyişlerim yediğim en kaliteli kazıklara rağmen zerre değişmedi. Üstelik bu kazıkların içimi adeta bir escher üçgenine çevirmesine rağmen değişmedi. Dikkatinizi çekerim ki dostluk sizin sandığınız gibi yüzüne gülüp arkasından demediğini bırakmakla olmuyor. Dostluk edilen bir kavgada bilinen tüm sırları ortaya saçmakla olmuyor. Dostluk iyi gününde "hanimiş tatlışım" diyip, kötü gününde "yaa canıım meşgulüm" demekle olmuyor. Dostluk; karşı tarafın seni sevdiğinden daha çok onu sevmek, karşı tarafın sana verdiği değerden çok daha fazlasını ona vermekle oluyor, hastalandığında yapacağı "çayın tarifini" söylemekle, sarhoş olduğunda tüm saçmalıklarını dinlemekle, ağladığında başını yaslayacağı omuz olmakla, "sesin çok iğrenç" demesine rağmen whatsapp da inadına ses kaydı atmakla, uykudan uyandığınızda ona yazıp "uyuyamıyorum be" diyerek aslında durumunuzdan onu haberdar etmekle, sizi kırmasına rağmen hepsini sineye çekmekle dahi oluyor. Kısacası hiçbir şey beklemeden yapılanlarla oluyor. Her şeye rağmen birbirinden kopmamakla oluyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder